25 Haziran 2013 Salı

Sanırım artık hep mutsuz olacağım

Yer : Evin balkonu
Saat : 09.35
Sahne : Kahvaltı sofrası
Kahramanlar : Zottik, Pamuk, Potuk ve zavallı anne

Anne her sabahki gibi kahvaltıyı hazırlamış, Pamuk'u kaldırmış, Pamuk'un kayısı ve sıcak suyunu hazırlamış, Zottik için 2 adet tost ekmeğinin kenarlarını kesmiş, birine sürme peynir, diğerinin yarısına tereyağ, yarısına ise kakaolu ezme sürmüş, 6 zeytini çekirdeklerinden ayırmıştır.
Bu arada Zottik şahıs elinde haşlanmış yumurtası, cıvıldamaktadır.
Dünyanın en güzel yumurtası ona aittir. Allah'ım ne şanslıdır. Hele de bakın ne kadar sevimli bir yumurtadır. Bembeyazdır,çok tatlıdır diye hem konuşmakta hemde elinde yumurta ile oynamaktadır. Yumurta acaba bacaklarından aşağı kayabilir midir? Denemelidir değil mi?
Denemenin 4 veya 5. ki bu arada zavallı anne
"Kızım yapma, düşer o yumurta" dese de o zottik ısrarla söz dinlememektedir.
Bu arada kaçınılmaz olan yaşanır, yumurta yere düşer. Potuk hışımla tabii yaşlılığın elverdiği hışımla masa altına hamle yapar, Zottik ondan da evvel aşağı inmiştir. Yumurta kırılır ve Zottik masanın aşağısından yukarı çıkarken kulağını çarpar. Peki burda TEK suçlu kimdir?
Ahanda bu zavallı!


Baksanıza, bakışları bile nasıl hilekar!:)D
Zottik
hemen hali hazırda bulunan gözyaşları ile ağlar. Potuk'a küsmüştür! Tek suçlu O'dur! Kulağını onun yüzünden vurmuştur! Sırtını döner, ağlar ve
"Çok mutsuzum! Sanırım artık ömrümün sonuna kadar mutsuz olacağım" der!
Bu esnada teyze telefonla arar. Yarın ki misafirler için o da yardım etmek istemektedir. Sonra bu durum itina ile ona anlatılır. Teyze ile telefonda konuşmak istemeyen Zottik ikna edilir. Teyze ona
"Ben yarın gelince Potuk'un kı.çına terlikle vuracağım" demiştir. Öyleyse sorun yoktur. Yaşasın geri gelen mutluluk!
Pamuk'sa
sanki o sofrada değilmiş, olaylara hiç şahit olmamış, telefon konuşmasını duymamış gibi-ki doğrudur o tüm dikkati ve enerjisini kahvaltısına vermiştir-
"Ne diyor ablan?" diye sorar.
Zavallı anne ise
"Allah sana bu delilerle yardım etsin dedi" der! Haydi hep beraber söylüyoruz "AMİNNN!"

24 Haziran 2013 Pazartesi

Son okumalar

Başladığım ve sürüm sürüm sürünen
Pascal Mercier - Lizbon'a gece treni
Konu olarak çok şey vaat eden, aslında sıkıcı olmayan ancak ağır ilerleyen ve sonu boş kalan bir kitaptı. Yıllardır hep aynı rutini gerçekleştiren, garantici eski diller öğretmeni köprüde Portekizli bir kadınla çarpışır, sonra gider Portekizce bir kitap alır. Kitap çok ilgisini çeker, tüm hayatını geride bırakıp Portekiz'e, yazarın izini sürmeye gider. Yazar aslında doktordur, Franko diktatörlüğü sırasında meşhur bir işkenceciye tıbbi yardımda bulunduğu için toplumdan izole edilir. Yazarın peşinden ailesi, arkadaşları, sevgilisi, öğretmeni ile tanışan kahramanın hikayesi. Okunabilir ama çok sürükleyici değil bence.
  

 
Benim en favori yazarlarımdan Necip Mahfuz'un Aşk Zamanı-
Yine fonda Kahire ile annesi tüm mahallenin iyilik meleği olan kahramanımız, en iyi arkadaşı ve ikisinin de aşık olduğu kız. Kahramanımız herşeyi annesi sayesinde elde ettiğinden sevgilisinin peşinden koşmaz. Zamanla en iyi arkadaşı ile sevgilisi evlenir, hayallerinin peşinden gidip tiyatro oyuncusu olurlar. Kahramanımız sırf eski sevgilisine yakın olabilmek için tiyatro sahibi olur, arkadaşını rejime ihbar eder fakat sevgilisi ona dönmez. Su gibi akıcı.

Maeve Binchy- Dönüş Yolculuğu
Tipik Maeve Binchy ancak kısa hikayeler. Günlük hayattan kesitlerle yine çok güzel bir kitap yazmış. Ben Debbie Maccomber'den bu tadı alamadım, ben ille de Maeve Binchy'den yanayım.
Bu dünyadan olmayan bir yazar. Gabriel Garcia Marquez ve Aşk ve Öbür Cinler
O kadar güzel bir kitapki bitmesin diye dua ediyorsunuz. Metro muydu hatırlamıyorum bir kazı sırasında 20 küsur metre uzunluğunda kırmızı saçları sağlam duran bir mezar bulunur. Bu mezarın izini süren gazeteci aslında annesi tarafından itildiği için yerlilerin yetiştirdiği Marki'nin kızının yerli geleneklerini benimsediğinden "şeytan çarpmış" olarak rahibelerin yanına yerleştirilmesi ve içindeki şeytanı çıkaraya gelen rahiple arasındaki büyük aşkı anlatan mükemmel bir kitap.

Sarah Jio - Mart Menekşeleri ve Yağmur Sonrası
Ebedi bir değeri olmasa da kolay ve akıcı okunması ile tercih edilebilir bence. Ben ikisini de beğendim.
Ve Dan Brown - Cehennem
Kendisi ablamda olduğundan resmi yok. Yine tipik Dan Brown, heyecanlı, elinden bırakamıyorsun, şifreler, tarihi yerler vs vs. Ama haaaala ben Da Vinci'ni Şifresi'ni yakalayamadım. Fakat benim için artısı bulunma talihine eriştiğim
Floransa
Venedik ve
İstanbul'da geçiyor ama İstanbul çok ağırlıkta değil.
İyi okumalar.

20 Haziran 2013 Perşembe

Ağzımız açık kaldı

Bugün planı yaptık. Hazır Esma ablamız bize tam gün temizliğe geliyordu bizde Anneanne'yi ona teslim edip İsmek'in geleneksel sergisine gidelim dedik.
Sabah 09.30'da evden çıktık ve akşam 17.50'de eve girebildik.
Oralara kadar gitmişken Pier Loti'ye çıkmadan da dönmedik tabii.
Gelelim ağzımızın açık kalma kısmına. Allah'ım o ne güzel işlerdi öyle! Kardeşim bir tane de "eh" diyebileceğimiz birşey yoktu, hepsi çok ama çok güzeldi.
Yaklaşık 3 saat gezdik ve sadece son yarım saat cıvıttı İdoş. Onun haricinde ordan oraya şakıyarak gezdi durdu.
 Folyodan yapılan tablolar mı dersin, takılar


 3.boyutlu tablolar



 Minyatür bebek evleri



 Mefruşat

 Pastacılık


 Kurdele nakışları

 Tel kırmalar




Boyutlu tablolar, bahçecilik



 Nikah şekerleri, ahşap oyma, ahşap boyama,
 Cam boyama




 İğne oyası



 İpek halı
Tam en sevdiğim hat, tezhip, ebru, makina dokuma nakışı kısmına geldiğimizde makinanın şarjı bitmez mi? Offf off! Ordakilerin resmini çekemedim maalesef:(
Tüm emeği geçenlerin ellerine sağlık, öğreten hocaların dillerine sağlık.

Çıkışta doğru Pier Loti'ye

 İlk kez teleferiğe binen İdoş heyecanlansa da dönüşte "hep binelim ne olur" diye yalvardı:)



Teleferikle aşağı-ordan otobüsle Karaköy-ordan vapurla Kadıköy-ordan metro ile Maltepe- ordan minibüsle Cevizli! Heheyyyttt! Akşam itibariyle ana-kız haşat olduk!:)D