Akşam yemekler yenmiş, baba oturup tv izlerken, hatun babanın telefonunda oyun oynarken ve anne laptopta Sleepy Hallow seyrederken birden yanımda oturan zottik
"Ben kurban bayramını sevmiyorum!! Çünkü hayvanlar eziyet görüyor! Neden hayvanlar kesiliyor?Onlara yazık değil mi? Neden hayvanları yemek zorundayız?" diye felsefi bir tartışma başlattı.
"Kurban bayramında biz hayvan kesmiyoruz, o dini bir şey. Eskiden insanlar çocuklarını kurban edermiş, Allah'ta çocuklar ölmesin, yaşasın diye hayvanların kesilmesini söylemiş. Ayrıca bizim yediğimiz hayvanlar öldükten sonra kesildiğinden acı çekmiyorlar. Zaten bize protein olsun diye hayvanlar yaratıldı. Eğer biz hayvanları yemezsek güçsüz düşeriz.Hayvanlar da birbirini yiyor, bizde hayvanları yiyoruz ve besin zinciri tamamlanıyor" dedim.
Hazırda bekleyen boncuk gözyaşlarıyla
"Hayır! Kurban bayramında ölmeden kesiliyorlar - ki hiç seyrettirmedik ve görmedi- o zaman canları aıyor! Ben acı nedir bilirim!!! Zaten Potuk'a yaptıklarım yüzünden şimdi çok üzgünüm!! Keşke o ölmeseydi..."
"İyi işte, kabahatini anlamışsın. Bundan sonraki köpeğimize böyle kötü davranmazsın" dedim.
O yine ağlayarak
" Evet, evet! Ben acı çekeyim, hayvanlar için üzüleyim, size mutluluklar gelsin!" diye mızırdandı.
"Aman kızım, Allah size acı çektirmesin! Sen ne acısı biliyorsun ki?" diye sordum
"Bisikletten düştüğümdeki acımı bilemezsin! Çok acı çekiyorum" demez mi?
"Ya, boşver allasen! Akşam akşam dellendirme beni" dedim.
Hemen teyze arandı ve kırık sesle ona da kurban bayramı hakkındaki fikirler, acı ve hayat hakkında bilgi verildi. Ablam içinden "Ya bu kız şimdi ben et yemem diye tutturursa" diye bir korku geçmiş ama konu oraya varmadı.
Yatarken hala "Ben acı çekeyim, siz iyi yaşayın" diye vicdan sömürüsü devam ederken dökülen saçlarımın derisinin her kökünden ter fışkırdı!
Yarabbim sana geliyorum! Kurtar beni bu zottiklerden:)D
23 Eylül 2014 Salı
22 Eylül 2014 Pazartesi
Sosyal medya manyakları
Cumartesi 7,5 saat süren kemoterapimiz bitip eve geldik.
Meleğim ablam poğaça ve çay yapmıştı, biraz yedik.
Yatıp dinlenmeye başladım. Yaklaşık 1 saat sonra acaip bir kalp çarpıntısı ile 10 dakika boğuştup, ha geçer ha geçer diye kimseye söylemedim. Fakat geçmeyince ilaç içip beklemeye başladım ancak çarpıntıya bir de nefes darlığı da eklenince doğru acil servise gittik.
Ekolar vs klasik oldu artık, biraz düzelince müşahade odasından gözlem odasına alındık. Bizden başka 2 çift vardı. Bir erkek yatakta yatmış, elinde telefon bıt bıt bıt yazıyor. Yanındaki başı kapalı hanımda da başka telefondan bıt bıt bıt o da yazıyor. Fotoğraf çekiyor ve malum yere yüklüyor. Adam eşine "Abim o halde bile resim mi çekiyorsunuz diye yorum yazmış" diyor, kikirdiyorlar!
Ulan sen canınla uğraşmıyorsun demek ki fotoğraf çektiriyor, yüklüyor, yorumları okuyorsun.
O abin olacak gerizekalı da telefon açıp "neyin var" diyeceğine sana yorum yazıyor!
Allah'ım ne kadar sinir oluyorum bu sosyal medya manyaklarına!
Yanında yöresinde yardıma muhtaç olana el uzatmaz, sosyal medyada her yardım kampanyasını paylaşır, etrafındaki sokak hayvanlarına bir tas su, artan yemeklerden kapısına koymaz, hayvanlı video paylaşır!
Biz ne ara bu kadar berbat ve duygusuz ve ruhsuz olduk??
Artık kedi g.tünü görmüş insanların iyi bir haltmış gibi hastanede fotoğraf çektirmesine gıcık oluyorum! Lütfen yapmayın! Canı ile uğraşan biri, ağrısı olan biri, derman arayan biri varken ottan boktan serum bağlandı hastane yatağındayım vs gibi resimleri paylaşmayın!!
Gerçekten duyarlıysanız en azından evde artan yemeği çöpe atmayın, kapının önüne bırakın. Hergün taze su koyun, sokak canlılarına hiç değilse böyle sahip çıkın.
Etrafınızda yardıma muhtaç biri varsa onunla ilgilenin ama bunu sosyal medyada poz verip yapmayın!!
Meleğim ablam poğaça ve çay yapmıştı, biraz yedik.
Yatıp dinlenmeye başladım. Yaklaşık 1 saat sonra acaip bir kalp çarpıntısı ile 10 dakika boğuştup, ha geçer ha geçer diye kimseye söylemedim. Fakat geçmeyince ilaç içip beklemeye başladım ancak çarpıntıya bir de nefes darlığı da eklenince doğru acil servise gittik.
Ekolar vs klasik oldu artık, biraz düzelince müşahade odasından gözlem odasına alındık. Bizden başka 2 çift vardı. Bir erkek yatakta yatmış, elinde telefon bıt bıt bıt yazıyor. Yanındaki başı kapalı hanımda da başka telefondan bıt bıt bıt o da yazıyor. Fotoğraf çekiyor ve malum yere yüklüyor. Adam eşine "Abim o halde bile resim mi çekiyorsunuz diye yorum yazmış" diyor, kikirdiyorlar!
Ulan sen canınla uğraşmıyorsun demek ki fotoğraf çektiriyor, yüklüyor, yorumları okuyorsun.
O abin olacak gerizekalı da telefon açıp "neyin var" diyeceğine sana yorum yazıyor!
Allah'ım ne kadar sinir oluyorum bu sosyal medya manyaklarına!
Yanında yöresinde yardıma muhtaç olana el uzatmaz, sosyal medyada her yardım kampanyasını paylaşır, etrafındaki sokak hayvanlarına bir tas su, artan yemeklerden kapısına koymaz, hayvanlı video paylaşır!
Biz ne ara bu kadar berbat ve duygusuz ve ruhsuz olduk??
Artık kedi g.tünü görmüş insanların iyi bir haltmış gibi hastanede fotoğraf çektirmesine gıcık oluyorum! Lütfen yapmayın! Canı ile uğraşan biri, ağrısı olan biri, derman arayan biri varken ottan boktan serum bağlandı hastane yatağındayım vs gibi resimleri paylaşmayın!!
Gerçekten duyarlıysanız en azından evde artan yemeği çöpe atmayın, kapının önüne bırakın. Hergün taze su koyun, sokak canlılarına hiç değilse böyle sahip çıkın.
Etrafınızda yardıma muhtaç biri varsa onunla ilgilenin ama bunu sosyal medyada poz verip yapmayın!!
16 Eylül 2014 Salı
Ex-ördek annesi yeni kuş annesi okula başladı.
Tatilin 90 gününün doksanını oyun oynayarak, oyuncakları dağıtarak, arka bahçede bisiklet ve scooter sürerek, arkadaşları ile buluşup oynayarak yani dibine kadar yaşayan hatun en sonunda çok sevdiği ördeğe kavuştu.
Ben ısrarla almadım, çünkü ördek evde bakılabilecek bir hayvan değil. Tamam aşırı tatlı, aşırı güzel ama büyüyecek ve sonra muhakkak başka bir yere vermek için uğraşılacak. Fakat Esma'mız bize süpriz olarak sabah bir ördekle, hemde daha 3-4 günlük ördekle çıkagelmez mi? O gün ördek elden düşmedi, zaten de elinden bırakırsan ortalığı ayağa kaldırdı, bağırdı durdu. Hatun ördeği oyuncak beşikte mi sallamadı, kafasının altına yastıklar mı koymadı? Oyun oynayamadı, ördeğine bakmaktan. Bir yandan da "Tabii ben annesiyim ya, ona bakmam lazım" dedi. Öğlen yorgunluktan uyudu.
Tabii bahçeye çıkma saatinde ördek anneanneye yani bana satıldı. Akşam yemeğinde de "Ay, ne olursun sen bak ördeğime anne de ben de rahat yemek yiyebileyim" dedi ve akşam teşhisi koydu.
"Ayyyy anne olmak ne kadar zormuş!"
"Dua et sen yedirip içirip giydirmiyor ve oyuncaklarını toplamıyorsun" dedim.
"Yok artık, daha neler!" dedi.
Geceye koynumda resmen ama boynuma kafayı gömerek geçiren ördekle sabahı sabah edince ördeği o gün artık bu ördeğe daha fazla bakamayacağımızı, nasıl olsa biraz büyüdüğünde başkasına vereceğimizden şimdiden fazla alışmadan ördeği vermeye razı ettik. Bizim 3 apartman ötedeki müstakil evde zaten bir ton tavuk-horoz olduğundan kapısını çalarak ördeğimizi de onlara bıraktık.
Tabii bir ağıtlar, bir ağlamalar..
"Ben onsuz nasıl yaşarım? Ördeğim beni arar, ağlar!! Ne yaparım ben ördeğimsiz" şeklinde yoğuuuun ağlamalar
"Aklıma bir fikir geldi" dememle bıçak gibi kesildi!
"Ne fikri?"
"Kuş alalım" dedim. Saniyesinde ağlama kesildi, ördek unutuldu, sevinç çığlıkları atıldı.
Koşarak muhabbet kuşumuzu aldık.
Uzun uğraşlardan sonra adı
Jorge, Bulut, Elsa, Pamuşik, Viyoletta derken Aşkım kaldı.
Bundaki başlıca sebep aynı gün içinde 18 kez anneannenin
"Kuşunun adı neydi İdil?" diye sormasıydı.
Dün ise 3.sınıfa başladık.
Sınıf kapısındaki 2-H yazısı değişmediğinden çocuklar öğretmene şikayet etti.Öğretmenimizde
"Bir yanlışlık olmuş. Biz size karneleri yanlışlıkla dağıtmışız. Siz hala 2. sınıfmışsınız. Yarın karneleri geri getirin" demesiyle çocuklardaki itirazı görmek lazımdı!
Bir de hepsi jilet gibi okula gelince öğretmen
"Ama ben böyle temiz ve güzel çocukları sevmem. Yarın hepiniz yüzünüze gözünüze çamur sürüp öyle gelin" demez mi?
Okulun ilk günü gitmek istemesemde hatunu kıramadım. 4 kat merdiven çık, ayakta tören bekle, öğlen gidip kırtasiye alışverişi yap derken zaten 2 gün öne kemoterapi alan anne hış olup yatıyor şimdi.
Ben ısrarla almadım, çünkü ördek evde bakılabilecek bir hayvan değil. Tamam aşırı tatlı, aşırı güzel ama büyüyecek ve sonra muhakkak başka bir yere vermek için uğraşılacak. Fakat Esma'mız bize süpriz olarak sabah bir ördekle, hemde daha 3-4 günlük ördekle çıkagelmez mi? O gün ördek elden düşmedi, zaten de elinden bırakırsan ortalığı ayağa kaldırdı, bağırdı durdu. Hatun ördeği oyuncak beşikte mi sallamadı, kafasının altına yastıklar mı koymadı? Oyun oynayamadı, ördeğine bakmaktan. Bir yandan da "Tabii ben annesiyim ya, ona bakmam lazım" dedi. Öğlen yorgunluktan uyudu.
Tabii bahçeye çıkma saatinde ördek anneanneye yani bana satıldı. Akşam yemeğinde de "Ay, ne olursun sen bak ördeğime anne de ben de rahat yemek yiyebileyim" dedi ve akşam teşhisi koydu.
"Ayyyy anne olmak ne kadar zormuş!"
"Dua et sen yedirip içirip giydirmiyor ve oyuncaklarını toplamıyorsun" dedim.
"Yok artık, daha neler!" dedi.
Geceye koynumda resmen ama boynuma kafayı gömerek geçiren ördekle sabahı sabah edince ördeği o gün artık bu ördeğe daha fazla bakamayacağımızı, nasıl olsa biraz büyüdüğünde başkasına vereceğimizden şimdiden fazla alışmadan ördeği vermeye razı ettik. Bizim 3 apartman ötedeki müstakil evde zaten bir ton tavuk-horoz olduğundan kapısını çalarak ördeğimizi de onlara bıraktık.
Tabii bir ağıtlar, bir ağlamalar..
"Ben onsuz nasıl yaşarım? Ördeğim beni arar, ağlar!! Ne yaparım ben ördeğimsiz" şeklinde yoğuuuun ağlamalar
"Aklıma bir fikir geldi" dememle bıçak gibi kesildi!
"Ne fikri?"
"Kuş alalım" dedim. Saniyesinde ağlama kesildi, ördek unutuldu, sevinç çığlıkları atıldı.
Koşarak muhabbet kuşumuzu aldık.
Uzun uğraşlardan sonra adı
Jorge, Bulut, Elsa, Pamuşik, Viyoletta derken Aşkım kaldı.
Bundaki başlıca sebep aynı gün içinde 18 kez anneannenin
"Kuşunun adı neydi İdil?" diye sormasıydı.
Dün ise 3.sınıfa başladık.
Sınıf kapısındaki 2-H yazısı değişmediğinden çocuklar öğretmene şikayet etti.Öğretmenimizde
"Bir yanlışlık olmuş. Biz size karneleri yanlışlıkla dağıtmışız. Siz hala 2. sınıfmışsınız. Yarın karneleri geri getirin" demesiyle çocuklardaki itirazı görmek lazımdı!
Bir de hepsi jilet gibi okula gelince öğretmen
"Ama ben böyle temiz ve güzel çocukları sevmem. Yarın hepiniz yüzünüze gözünüze çamur sürüp öyle gelin" demez mi?
Okulun ilk günü gitmek istemesemde hatunu kıramadım. 4 kat merdiven çık, ayakta tören bekle, öğlen gidip kırtasiye alışverişi yap derken zaten 2 gün öne kemoterapi alan anne hış olup yatıyor şimdi.
2 Eylül 2014 Salı
Takılara devam
Kemoterapiler izin verdikçe takı yapmaya devam.
Bana metal aparatlar alerji yaptığından doğal taş ya da boncuk kullanıyorum. Bunlar bileklikler.
Hint ipi denen kilim desenli iplerle yaptığım bileklikler
Bunlarda hint ipi ile yaptığım otantik kolyeler
Bu da akuamarin taşlarla yaptığım, kolye ucu olarakta pembe kuvars kullandığım kolye
Bunlarda boncuklara doğal taş uçlarla yapılan kolyeler
Bunlarda boncuklar ve iğne oyaları ve püsküllerle yaptığım kolyeler.
Bana metal aparatlar alerji yaptığından doğal taş ya da boncuk kullanıyorum. Bunlar bileklikler.
Hint ipi denen kilim desenli iplerle yaptığım bileklikler
Bunlarda hint ipi ile yaptığım otantik kolyeler
Bu da akuamarin taşlarla yaptığım, kolye ucu olarakta pembe kuvars kullandığım kolye
Bunlarda boncuklara doğal taş uçlarla yapılan kolyeler
Bunlarda boncuklar ve iğne oyaları ve püsküllerle yaptığım kolyeler.