Gene kan değerlerim yerlerde olduğundan 2 ünite kan verilmesine karar verdiler. 10.30'da odaya yattık. Bir yanımda 3 çocuğu başında yaşlı bir teyze var. Arada nöbet geçiriyor, ağzı kitleniyor, doktorlar ilaç veriyorlar ama bilinci açık değil. Öteki tarafımda ise sürekli ağlak bir sesle konuşan bir başka teyze. Baş dönmesi varmış.
"Ayy, ölüyorum kızım ben. Dün iyiydim, bugün çok kötüyüm! Buranın doktorları birşey anlamıyor. Ne demek yapacak başka şey yok? Sen doktorsun, sen bilmeyecen de ben mi bilecem!" 2-3 sene önce felç geçirmiş, kocası ve kızı yanında. Adama habire bilmem ne doktoru gelsin, yok o anlamadı başka doktor gelsin deyip duruyor. O arada kardiyoloji doktoru eko istemiş, stajyer hemşire geldi, aleti bağladı ama aletten doğan bir sıkıntı nedeniyle eko'yu çekemedi. Teyze "Bana 10 tane çektiniz, birşey çıkmadı, zaten sende mıymıntısın,bir saattir çekemedin! İstemiyorum, sen git" diye kızı kovdu, başka bir hemşire geldi, "Arkadaşla neden öyle konuştunuz? Doktor bizden testi isterse, biz yapmak zorundayız, yapmayacağız diyemeyiz" dedi. "O kadar işinin arasında beni mi şikayet etti, ben hastayım, biraz beni düşünün" diye o hemşireye de çemkirdi. O sırada öteki teyzeyi başka hastaneye yolladılar. Daha çocukları kapıdan çıkmadan "Bunlar da ölüyü canlandırmaya çalışıyorlar" demez mi? Kocası moral olsun diye "Doktora sordum, dünya gezisine bile çıkabilir dedi. Erzincan'a gideriz" deme gafletinde bulundu. Aman aman"Ben canımla uğraşıyorum, ölüyorum diyorum, bu kendi keyfinde, Erzincan diyor" Amca başka doktora gitti, o sırada nöroloji doktoru geldi, güzel bir muayeneden sonra hastaya gayet sempatik yaklaşarak, rahatsızlığının vertigo denen orta kulakla ilgili bir hastalık olduğunu, korkacak bir şey olmadığını, kendisinin de doçentlik sınavında bu hastalıkla boğuştuğunu, daha kötü durumdaki hastalara göre onun çok şanslı olduğunu söyledi. Bu arada ben kel ve memesiz yattığımdan beni kast ettiği belliydi. Teyze kapalı gözlerle ağlarken ben doktora "Bileklerimi keseceğim" işareti yaptım, gülüştük. Doktor gitti, ağlama bitti. Teyze bana döndü "Senin neyin var kızım?" dedi. "16 senedir kanserim teyze. Her yerimi sardı, daha 10 yaşında kızım var, biraz kendini topla" dedim. Hay demez olaydım! "Ahh, benim rahmetlik ablam kanser oldu, 6 ayda öldü. Kocası başka karı aldı, 4 çocuk kendi kendilerine büyüdü. Sen çocuğunu bırak, vah gidene, sen kendini düşün! Benim bir eniştemde kanser oldu, 1 sene sürmedi öldü, onun da çocukları öyle böyle yoklukla büyüdüler" demez mi? Aklı sıra bana moral veriyor. O sırada hem amca, hem Derviş geldi. Derviş teyzenin performansı yüzünden hemşirelere "Eğer kan gelmediyse biz yarın gelelim, yoksa ben katil olacağım, hatunda intihar edecek" demiş. Bizi salmışlar. Amcaya, Derviş'i göstererek "Bak adam karısına nasıl bakıyor! Sen birşeyden anlamıyorsun, beceriksizsin" dedi. Amca da "Herkesin elinden gelmez, benim gelmiyor" dedi. Ordan kaçalım derken koridorda gene düştüm. Allah razı olsun bir hasta yakını bize tekerlekli sandalyelerini verdi ve beni yerden kaldırmaya yardım etti.
Ne demeli bilmem... Moral veremeyeceksen, söyleyecek iyi bir lafın yoksa konuşmayın, "Geçmiş olsun" deyin yeter....
25 Nisan 2016 Pazartesi
14 Nisan 2016 Perşembe
Halaven yan etkiler güncelleme
Bu Halaven postları çok okunduğundan bilgi vermek amaçlı devam ediyorum. 3 hafta önce aniden yere düşmeler başladı. Benim kemiklerimde de kanser olduğundan benim düşmemem lazım. Çünkü çabuk kırılıyor ve iyileşmesi zor oluyor. Üst üste 2 gün düştüm, tabii kilo olduğundan düşmeler insanı bayağı sarsıyor. Bu sebeple bana "Dikkatli ol,acele etme" deyip durdular.
Kilo olayında , iştahsızlık yapıyor Halaven. 16 senedir kanserle boğuşan biri olarak kilom hep arttı. Doktorlar inatla "Hayır" dese de Taxol vs türevleri kortizonlu ve 78 kg ile başladığım kanser yolculuğum en son tiroid kanserinde 120 kg ile tavan yaptı. Rejim yapmadan zaman içinde 106 kg düştüm. Halaven'e başladığımda 106 idim, şu an 90 kg'ya düştüm. Yapı olarak kalıplı olduğumdan kısa sürede bu kadar kilo kaybı doktorumuzu rahatsız etmedi. Düşmeleri söylediğimde Halaven'in bazen sinir uçlarında tahribat yapabildiğini söyledi. Benim el parmaklarım uyuşuk, öyle şişe falan açamıyorum. Ayak parmaklarımdaki hissizlik nedeniyle bir anda ayağım dönüyor ve düşüyorum ya da dengemi kaybediyorum. Hadi bunlara alıştık. En azından kendim kalkıp kendi suyumu dolduruyorum, tuvalete gidebiliyorum, oturup bilgisayarda vakit geçirebiliyorum. Pazar sabahı su almaya gittiğim mutfakta bir anda sırtüstü halıya yayıldım. Derviş'in yataktan bir koşması vardı ki, garibim ödü koptu. Ertesi gün kolumda şişlikler oluştu ve çok kötü bir ağrı peydah oldu. Öyle ki kolumu hiç kullanamadım. Misal tuvalete gidip çamaşırını çıkaramak gibi, giyinmek gibi, su içmek için kolunu kaldırmak gibi aklınıza ne gelirse yapamadım. Kolumla kuvvet alıp ayağa kalktığımdan artık kendi başıma ayağa kalkamıyorum. Bu durumda hayatımda ilk kez kendimi düşkün ve muhtaç hissettim. Bu durumu hiç sevmedim. Derviş'i çağır tuvalete git, adam beni ayağa kaldırıyor yoksa ters dönmüş kaplumbağa gibi debelenip duruyorum. Zaten zor merdiven inip çıkıyordum, iyice imkansız oldu. Bugün kan vermemiz gerektiğinden mecbur hastaneye gittik ve halsizlik nedeniyle tekerlekli sandalyeyle gezdim. Laboratuara girip "Yeni makam arabamı nasıl buldunuz?" esprisi yaptım. Derviş'te doktora "Ben bu hatunu istemiyorum, size bırakmaya geldim" demez mi?
Aslında Halaven'in bir de depresyon etkisi var ki zaten ben tedavilerin başından beri anti depresan kullanıyorum. Fakat şimdi bu ekstra sıkıntılar nedeniyle bazen çığlık çığlık bağırmasım geliyor. İdil'de bana yapışık halde yaşamak istiyor, dibimde yatıyor. Tahammül sınırlarım çok ama çok zorlanıyor. Çocuk sevdiğini göstermek istiyor ama benim üstüme sanki karabasan çöküyor, nefes alamıyorum, daralıyorum. O zaman "Kızım her yerim ağrıyor, üstüme yatma, yanıma yat" diyorum. Üzülüyor ama ben dayanamıyorum.
Bir de bu düşkünlük bende "Kötüye gidiyorum" hissi uyandırdı. Hastanede yumurtalık kanseri olan yatan bir hasta vardı. Kadın bitmiş, kocası Derviş'e "Buraya düştü, artık yaşamaz. Ölür yakında" demiş. Derviş kızmış "Biz 16 senedir uğraşıyoruz, siz ne çabuk pes ettiniz! Sakın eşinizin yanında bunları hissettirmeyin! Kadıncağızı güldürün" demiş. Ben de bir anda artık gidiciyim moduna girdim.
Ve işin tuzu biberi olarak bu yıl ilkokulu bitireceklerinden yapılacak baloları. Ne hayallerim vardı, kıyafetimi bile planlamıştım. Ancak balo için sadece Mayıs 15'i kalmış ki o tarihte tedavi devam ettiğinden şimdiki durumumu da göz önüne alarak baloya gidemeyeceğim. O gün kızımı kuaföre götüremeyeceğim. Anne-kız süslenemiyeceğiz. Ablam meleğim ve babasıyla gidecek. Ablam saçını yaptıracak.
Artık çok ama çok ama çok ama çok sıkıldım, yoruldum, Polyannacılık bile zor geliyor. İlk mezuniyeti kaçıracağım. Umarım bu kaçırdığım son şey olur.
Kilo olayında , iştahsızlık yapıyor Halaven. 16 senedir kanserle boğuşan biri olarak kilom hep arttı. Doktorlar inatla "Hayır" dese de Taxol vs türevleri kortizonlu ve 78 kg ile başladığım kanser yolculuğum en son tiroid kanserinde 120 kg ile tavan yaptı. Rejim yapmadan zaman içinde 106 kg düştüm. Halaven'e başladığımda 106 idim, şu an 90 kg'ya düştüm. Yapı olarak kalıplı olduğumdan kısa sürede bu kadar kilo kaybı doktorumuzu rahatsız etmedi. Düşmeleri söylediğimde Halaven'in bazen sinir uçlarında tahribat yapabildiğini söyledi. Benim el parmaklarım uyuşuk, öyle şişe falan açamıyorum. Ayak parmaklarımdaki hissizlik nedeniyle bir anda ayağım dönüyor ve düşüyorum ya da dengemi kaybediyorum. Hadi bunlara alıştık. En azından kendim kalkıp kendi suyumu dolduruyorum, tuvalete gidebiliyorum, oturup bilgisayarda vakit geçirebiliyorum. Pazar sabahı su almaya gittiğim mutfakta bir anda sırtüstü halıya yayıldım. Derviş'in yataktan bir koşması vardı ki, garibim ödü koptu. Ertesi gün kolumda şişlikler oluştu ve çok kötü bir ağrı peydah oldu. Öyle ki kolumu hiç kullanamadım. Misal tuvalete gidip çamaşırını çıkaramak gibi, giyinmek gibi, su içmek için kolunu kaldırmak gibi aklınıza ne gelirse yapamadım. Kolumla kuvvet alıp ayağa kalktığımdan artık kendi başıma ayağa kalkamıyorum. Bu durumda hayatımda ilk kez kendimi düşkün ve muhtaç hissettim. Bu durumu hiç sevmedim. Derviş'i çağır tuvalete git, adam beni ayağa kaldırıyor yoksa ters dönmüş kaplumbağa gibi debelenip duruyorum. Zaten zor merdiven inip çıkıyordum, iyice imkansız oldu. Bugün kan vermemiz gerektiğinden mecbur hastaneye gittik ve halsizlik nedeniyle tekerlekli sandalyeyle gezdim. Laboratuara girip "Yeni makam arabamı nasıl buldunuz?" esprisi yaptım. Derviş'te doktora "Ben bu hatunu istemiyorum, size bırakmaya geldim" demez mi?
Aslında Halaven'in bir de depresyon etkisi var ki zaten ben tedavilerin başından beri anti depresan kullanıyorum. Fakat şimdi bu ekstra sıkıntılar nedeniyle bazen çığlık çığlık bağırmasım geliyor. İdil'de bana yapışık halde yaşamak istiyor, dibimde yatıyor. Tahammül sınırlarım çok ama çok zorlanıyor. Çocuk sevdiğini göstermek istiyor ama benim üstüme sanki karabasan çöküyor, nefes alamıyorum, daralıyorum. O zaman "Kızım her yerim ağrıyor, üstüme yatma, yanıma yat" diyorum. Üzülüyor ama ben dayanamıyorum.
Bir de bu düşkünlük bende "Kötüye gidiyorum" hissi uyandırdı. Hastanede yumurtalık kanseri olan yatan bir hasta vardı. Kadın bitmiş, kocası Derviş'e "Buraya düştü, artık yaşamaz. Ölür yakında" demiş. Derviş kızmış "Biz 16 senedir uğraşıyoruz, siz ne çabuk pes ettiniz! Sakın eşinizin yanında bunları hissettirmeyin! Kadıncağızı güldürün" demiş. Ben de bir anda artık gidiciyim moduna girdim.
Ve işin tuzu biberi olarak bu yıl ilkokulu bitireceklerinden yapılacak baloları. Ne hayallerim vardı, kıyafetimi bile planlamıştım. Ancak balo için sadece Mayıs 15'i kalmış ki o tarihte tedavi devam ettiğinden şimdiki durumumu da göz önüne alarak baloya gidemeyeceğim. O gün kızımı kuaföre götüremeyeceğim. Anne-kız süslenemiyeceğiz. Ablam meleğim ve babasıyla gidecek. Ablam saçını yaptıracak.
Artık çok ama çok ama çok ama çok sıkıldım, yoruldum, Polyannacılık bile zor geliyor. İlk mezuniyeti kaçıracağım. Umarım bu kaçırdığım son şey olur.