31 Ağustos 2015 Pazartesi

Hüzünlü doğum günü ve evlilik yıldönümü

Son 3 yıldır doğum günleri, yıl dönümleri, yılbaşıları ve tüm özel günler hep buruk ama yine de İdoş için gülümseyerek kutlandı. Fakat bu sene hiç ama hiç ama hiç içimden gelmedi. Yine de pasta aldık akşam kendi aramızda kutladık. Fakat ne giyindik ne süslendik. İdoş sabahtan başlayarak beni coşturmak için didindi durdu. Kendince hediyeler verdi, notlar yazdı. Kendimi iyi hissetmediğim için üzüldüm. Kızımı da mutlu edemedim diye kendime kızdım. Ama ertesi gün uygulanan testlerde kanımın aşırı düştüğü ortaya çıkınca kan nakli yapıldı. Moralim bazen çok bozuk oluyor... Halsizlikten ne dışarı çıkabiliyorum, ne takı yapabiliyorum ne de etamin işleyebiliyorum. Tek yapabildiğim bilgisayarda film ve dizi izlemek ve kitap okumak...
Kemoterapi yapabilmek için her gün kan iğnesi de yapılıyor ki ancak kan gereken en düşük seviyeye gelebilsin diye... Bu kan iğnesi öyle basit bir iğne değil. Müthiş bir ağrı, ateş ve sıkıntı yapıyor. Ağrı kesici, uyku hapları olmadan uyuyamıyorum. Onları almama rağmen yatakta mütemadiyen debelenerek en nihayet sızabiliyorum.. Artık çok yorgunum ama hala dayanmaya çalışıyorum kızım için. En ufak ifade değişikliğinde panikle "ne oldu" diye hem kızım hem kocam soruyor. Onlara bunları yaşattığım için üzülüyorum.. İnşallah bunlar bitecek ama benim vücudumda bitti...









17 Ağustos 2015 Pazartesi

Kahrolası Diana Gabaldon

Herşey geçen sonbahar başladı. Hastalık nedeniyle evden çıkamadığımdan her sabah yabancı dizi kanalların bakıp kafama uyan dizileri seyrediyorum, sonra filmlere sıra geliyor. Dönem dizilerini çok seviyorum. Baktım yeni bir dizi "Outlander", afiş güzel.

Konu güzel  Outlander’da 1945 yılında yaşayan ve evli bir savaş hemşiresinin hikayesi anlatılıyor. Bu hemşire dizide gizemli bir şekilde 1743 yılına yolculuk ediyor ve orada romantik ve genç bir İskoç savaşçıyla evlenmek zorunda kalıyor.

Benim İskoç sevgim lisede tanıdığım ve halen en sevdiğim grup olan Del Amitri ile başladı.
Hayatımda ilk ve son kez bir ünlüye mektup yazdım. Onlar kadar az tanınan bir gruptan cevap beklemiyordun ama 1 ay sonra bana resimleri, ıvır zıvır bilgileri olan bir zarf alınca tabii ben İskoç sever oldum. Gayda sesine, müziklerine,yemyeşil doğasına, kilt eteği giyen erkeklerine, en son olarak aksanlarına hasta oldum. Normalde çok teknik terimler yoksa alt yazıya ihtiyaç duymam , irlanda aksanını da anlarım ancak bu dizi gibi İskoç aksanlılarda illa alt yazı beklerim.



Anacım, baş karakter bu yavru













Bebeğim, o kaslı vücuduna (bir an kendimi Feriştah yenge gibi hissettim) bir de kilt giymiyor mu! Oyyyy oyyyy.








Başroldeki karakterlerin kimyası da müthiş tutmuş.








Kavga var, aşk var, savaş var, tarih var.


 Gerçek hayatta da böyle de sevimli.








Başladım seyretmeye.

Ulen bu gavurlar 8-10 bölüm yapıyor, 8 ay ara veriyor. Dizi öyle bir yerde ara verdi ki mümkün değil beklenmez.
Aradım, bu dizi Diana Gabaldon isimli bir yazarın kitabından yapılıyormuş.
Hemen tüm seriyi aldım.
Merak edenlere sırayla
Yabancı -838 sayfa
Kehribardaki Yusufçuk-896 sayfa
Yolcu- 1080 sayfa
Güz Davulları 1.kitap -638 sayfa
Güz Davulları 2.kitap -582 sayfa
Kar ve Kül 1.kitap - 653 sayfa
Kar ve Kül 2.kitap - 640 sayfa
Yani toplam 5.327 sayfa!

İnsan 5.000 sayfa okuyunca bu karakterlerin yedi ceddini tanımayı bekler değil mi?
Yok anacım..
Kitap gene alakasız bir yerde bitti.
Şimdi baktım 2 yeni kitap daha çıkarmış ama gene 1000 küsur sayfa okuyup elim böğrümde kalmak ister miyim onu bilemedim..
Ben yazara küfür etmeyeyim de, kime edeyim?