28 Nisan 2014 Pazartesi

Çocuğu okula yolladım demek ne demektir?

Anne olmayanları veya bekarları hatta baba olanları bilgilendirmek lazım, değil mi?
Söylenişi basit ama uygulaması çok yorucu ve sinir bozucu bir eylemden söz etmek istiyorum.
Çocuğu okula yollamak.
Ulan, filmlerde falan elin yabancısı koyuyor kahvaltılık gevreği, hooop çocuk yiyor, servise binip okula gidiyor. Bizde nasıl oluyor bu okula gitme eylemi? Şöyle,
Kapıdan çıkması gereken saatten 70 dakika önce kalkılıyor. Diyeceksiniz ki yuh! Evet 70 dakikada millet evlenip çocuk yapıyor değil mi? Ama anneler bilir, daha doğrusu benim zottik gibi kabız kuğu sahibi anneler bilir.
Kalktığı saniye konuşmaya başlar. Çok uykusu vardır, neden bilmem kim serbest giyinmektedir de kendisi okul forması giymek zorundadır, bugün okula oyuncak götürebilir midir? Bilmem kim oyuncak getirmektedir, öğretmen kızmamaktadır, o niye götürememektedir, neden sürekli hayır cevabı almaktadır, madem evde kurallar vardır, o neden kural koyamamaktadır vs vs vs.
Bu arada yorganın içinde soyunmakta daha doğrusu ordan oraya debelenmektedir. Anne tostu hazırlar, beslenmeyi hazırlar, suları doldurur, çantaya yerleştirir ama bu kımıl zararlısı hala don-atlet oturmatadır.Üstelik 2 işi aynı anda yapabiliyormuş gibi bir de tv'yi açmıştır. Belki trilyon kez izlediği Scobby Doo'yu ağzı açık halde izlemektedir. Anne hönkürür, hadi kızım'lamaya başlar.
Donlu çorabı- külotlu çoraba böyle demektedir- tersi yüzünü bulamamıştır, o yüzden giyinmemiştir. Etek ya da t-shirt'i giymeyi tabii ki akıl etmemiştir. Üzerine giymesi gereken t-shirt konusunda sonsuz tartışmalar başlar. O renk olmaz, o desene çocuklar gülüyor, o çok beyaz, bu çok renkli derken 20 dakika geçer. Bu sefer çorap pazarlığı başlar. Bu kaşındırıyor, o batıyor, bunun rengi komik, öbürünün deseni eteğe uymuyor vs vs vs.. Ayyyyy, tam çıldıracağım derken bu sefer saç modeli pazarlığı başlar. Yok yandan örmeli olsun, yok 3 örgü olsun, yok bu taç bu tokaya uymaz, yok bu taç bu t-shirt'e uymaz vs vs vs.. Kıvranmaya başlar, "Annem git çişini, k.akanı yap" diye uyarırsın.
Bu arada ayakkabı konusunda da küçük bir tartışma yaşanır, çünkü yağmur vardır ama o kuru havada giyilebilecek ayakkabıda ısrar eder. Tam kapıcımız gelip onu aldığında "Ayyy k.akam geldi" diye koşarak tuvalete gider. Port yapar, "Ah, k.aka değilmiş anneciğim" der, hadiii baştan çorabı çek, fanilayı, t-shirt'i düzelt.Kapıdan çıkarken okula atlama ipi götürmesi gerektiği hatırlanır, muhakkak yerini bulamaz, adamcağız kapıda ağaç olmuşken ipi bulamaz, o zaman kitap götürmelidir. O kitap çok ince, bu çok kalın, teneffüslerde canı sıkıldığından hep kitap okumaktadır, öyleyse uzun kitap olmalıdır. Bir pazarlık daha yapılır ve en nihayet evden ayrılmayı başardığında ben savaştan çıkmış gibi oluyorum.
Bir cümlenin içeriği bu derece yoğun ve asap bozucu olabilir mi??

24 Nisan 2014 Perşembe

Ah Hello Kity, ahhh

Dün çoook sönük kutlanan 23 Nisan kutlamasından çıkışta hatun uçan balon gördü. Tabii asla boş geçmedi ve yalvar yakar babasına Hello Kitty balonu aldırdı. Bu sabah Hello Kitty'yi balkona hava aldırmaya çıkardı ve ta taaam! Bizim Hello Kitty uçtu yad ellere.

Tam o sıra temizliğe gelen Esma ablamız kapıdan girdi ve İdoş koşarak, gözünde inci inci yaşlarla
"Esmaaaa!!! Hello Kity'im uçtu! Bööööeeeeaaa" diye böğürdü.
Nasıl bir ağlama, nasıl ağıtlar.
"Vallahi anneciğim ben ipini sıkı sıkı tutuyordum! Sonra çok kuvvetli bir rüzgar çıktı ve Hello Kitty uçtu ellerimden!Böööööeeeeaaaa"
Tabii Pamuk hemen
"Ay, yavrummmm! Ağlama yavrum! Annen sana başka alır" dedi ve başka kelimesi daha bitmeden
yaşlı gözlerde bir çakmaklıkla ve hışımla
"Anne, sen Esma'ya para ver, biz ikimiz gidip Maltepe Sahil'den yeni balon alalım" dedi.
"Olmaz canım" dedim. Bu sefer ağlamalar kaldığı yerden devam etti. O gün benim teyzesiyle pazara çıkacağımı bildiğinden
"O zaman bari bana pazardan birşeyler al! Çünkü ancak o zaman moralim düzelebilir!" demez mi?
Ben artık deli gibi gülmeye başladım ve bizimki koltuğa kendini atarak ağlamalara düşük dozda devam etti ve şöyle dedi
"Ahhh Hello Kitty, ah!!!"
Sonra da Esma'ya
"Esma'cım, kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum" diyerek son noktayı koydu.
Manyak bu kız ya:))

13 Nisan 2014 Pazar

Son Ortaköy gezimiz

5-6 haftadır sürekli bahanelerle oyalanan beni, bugün hava güzel olunca durduramadı baba-kız ve soluğu Ortaköy'de aldık. Bizimle beraber İstanbul'un hepsi sanırım sokaktaydı.2.5 saatte gittiğimiz Ortaköy'den dönüşümüz 40 dk. sürdü anlayın artık.
Tabii giderken sürekli mızıldanan, "Ne kadar kaldı?" ,"Sonraki durak neresi?", "Artık ne beni ne de babamı sokağa çıkaramazsın, bıktık gezmekten" gibi bezdirici ifadelerle 2.5 saat durmadan şikayet eden şahıs dönüşte hor hor uyumaz mı? Birde "Ne çabuk geldik? Ben daha gözümü kırpmadım" diye konuşmaz mı? Ölür müsün, öldürür müsün?
Neyse, babayı deniz kenarına saldık, biz ana-kız takı tezgahlarına daldık.
Baba kendine manita yapmış yokluğumuzda, ahanda trafo mesaisinden dönen Şero ve babamız
Verimsiz bir bakınmadan sonra bizde deniz kenarına indik,


bakınırken dalga gelmesiyle İdoş'un ifadesi
Sonra kumpir yedik söylemesi ayıp
 O tavşan pozu nedir bana sormayın:) Ben kumpiri bitirince foto çektirdim, akıllıyım ya:))))

Peki gezi sonrası bu zottik ne dedi dersiniz?
"Ayyyy, çok güzel eğlendim! Buraya gene gelelim!"
Döveceğim arkadaş, başka yolu yok!



10 Nisan 2014 Perşembe

Anneler herşeyi bilirmiş hakikaten

En sinir olduğum şeydi gençken.
Ne zaman bir halt işlesem muhakkak anneme yakalanırdım.
İçimden "Nerden biliyor" derdim, şaşırırdım.
Anne olunca anladım. Meğer anne olunca kulakların daha keskin, kafan daha tilki haline gelirmiş.

Misal akşam yatmadan dişlerini fırçalaması gereken hanımdudu banyodadır. Oyalanmaktadır ama su sesi gelmemektedir.Demek ki dişler fırçalanmamıştır. Hoplaya zıplaya odasına gelir,
"Kızım dişlerini fırçaladın mı?"
"Eveeet"
"Hoh de bakayım"
"Aaa, unutmuşum"
Hop gerisin geri banyoya.
Misal sabah okul çantası gülle kadar ağırdır.
"Kızım bunda gereksiz birşeyler var mı?"
"Yoook, valla, kontrol ettim ben"
Hoop çantayı bir dökersin içinde bir sürü ıvır zıvır çıkar.
Misal çantaya suluk koyacakken hışımla gelir ve kalem kutusunu alır.
"Ay, kalemlerimi koymayı unutmuşum da".
Oysa kalem kutusu gayet şişkindir. Açıp bir dökerim ki içinde bir sürü minik hayvan.

Bu sabah uyanır uyanmaz doğru mutfak tarafına koştu ve geri geldi. Cebinde bozuk paralar şıngırdıyor.
"Alayım canım o paraları" dedim.
Gözler bir büyüdü, ık mık etti.
"Alayım" dedim.
"Nerden anladın?" dedi.
Bilmiş bir tavırla
"Anneler herşeyi anlar" dedim.
Cebinden 2 tane 1 tl, birde 20 tl çıktı. Geçen hafta okulda karton bir kumbara vermişler, para biriktirip kitap alacaklarmış. Bugün okulda kitapları kendileri seçeceklermiş. Senanur'un 24 tl'si varmış, bunun parası azmış.
Yaptığının yanlış olduğunu, bana sormadan aldığı için ona para vermeyeceğimi, bir daha doğruyu söylemezse çok büyük bir ceza alacağını söyledim. Sonra yaptığını biraz düşünmesi için gittim ve çamaşırları katladım. Odasına döndüğümde yorganı kafasına çekmiş ve daha pijamalarını çıkarmamıştı.
"Offf,  ölmek istiyorum ben! Hemde hemen! Bu odayı da başkasına verirsiniz! Beni de bir oyuncakçıya satın bari!".
Şapşal kızım, zannediyor ki oyuncakçıda çalışırsa ordaki tüm oyuncaklarla oynayabilecek. Ancak tozunu alırken ya da kasadan geçirirken o oyuncakları eline alabileceğini düşünemiyor!

Allahım, gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Ne yani, iyi ki bana sormadan cüzdanımdan para aldın mı demem lazım? Yanlış yaptığında tabii ki söyleyeceğim, kızacağım" dedim.
Giyindi ve okula gitti.
Şimdi favori lafımız
"Beni de bir oyuncakçıya satın bari!"

6 Nisan 2014 Pazar

Ahçı İdil

Küçük hanım bugün kek ve puding yaptı. Pek te güzel yaptı.



Sonra şu veciz sözleri söyledi.
"Küçük ahçılar her zaman ürünlerinin tadına bakar."
"Küçük ahçıların en sevdiği yemek kakaolu kek."

Hadi hayırlısı, belki de meşhur bir ahçı olur.