7 Mart 2016 Pazartesi

İdil

İnsan evladı bebekken herşeyi kayıt altına alıyor, oturakta yaptığı ilk çiş, ilk sözler, yürüdü, uyumadı vs vs. Ama yavru büyüdükçe sorunları ve çatışmaları artıyor. Herşeye itiraz , sürekli memnuniyetsizlik. Sabır göstermesi bazen çok zor oluyor, bunda hastalığında payı çok büyük. Özellikle bazen söyledikleri içimi cızz değil cozz ediyor. Pet ct çekimi  yapılmadan önce öğretmenine "Annem artık iyileşecek, bu son tedaviymiş" diye müjde vermiş. Arkadaşlarından birinin annesine de aynı müjdeyi vermiş. Zaten anneliğin gönüllü delilik olduğunu söylerdim, şimdi buna sürekli vicdan azabı ve anneliği sorgulama da eklendi.
Fakat bazı şeyleri unutmadan kayda almak lazım.Mesela;
Büyüdükçe gurmeliği tasdiklendi. Nugget olarak sadece 1 markayı yiyor, babası başka marka almış, bizimki ağzına sürmesiyle "Bu benim yediğim nuggettan değil, ben yemem" demezmi? Çevrede böyle çocuklar vardı ve ben hep "Çocuk ne bilsin o marka, bu marka, şımarıklıktandır" diyordum, aynı şeyi ben yaşıyorum. Babaannesi geldi ve peynirli pide ve lahmacun yaptırmış, onu getirdi. Tabii o pide taş fırında piştiğinden, üzerinde siyah odun tozu mu desem bilmem, birşeyler olunca hatun Babaanneyi üzmemek için "Babaannecim, ben senin lahmacunlarını daha çok seviyorum, onları yedim" dedi.
Büyüklerle yetiştiği için nezaket kurallarını uyguluyor, halam öldüğünde abim telefonda haberi verdi. Zaten uzun süredir çok hasta olduğundan bekliyorduk bu haberi. Ben "Ya, halam mı?" deyip anneme "Anne, halam ölmüş" deyince, bana sarıldı ve "Başın sağolsun annecim" dedi. Sonra ablamı ve abimi arayıp onlara da başsağlığı diledi. Banyo yapınca "Sıhhatler olsun" deriz, o da bize der. Uyumaya giderken "Allah rahatlık versin" deriz, o da bize der. Okula yollarken "Allah zihin açıklığı versin" deriz, o da teşekkür eder.
Kim nazını çeker, çok iyi bilir. Her gün Teyzesini arar "-Günaydın, iyi günler, iyi akşamlar- hangisi ise-Teyzecim nasılsın" diye muhakkak hatır sorar. Zerrası'nı da öyle arar, olmadı f.b'dan görüntülü konuşur. İstediği neyse onlara anlatır ve çeşitli bahanelerle aldırır.Biz evde çok sarılan, öpüşen, ses yükseltmeden konuşan bir aileyiz. O da sarılmalara doyamaz, gelir sarılır ve "Annecim, saçımı okşar mısın? Beni sever misin?"diye kedilik yapar.
Tatilde öğretmenini özler, resimlerine bakar. "5.sınıf olunca ben öğretmenimi nasıl göreceğim?" diye kederlenir.
Romantik veya duygusal filmlerde ağlar, genelde göz yaşı hazırda bekler, hemen çeşmeyi açar.
Sürekli bir onaylanma isteği vardır. "Anne , bu kıyafet bana yakıştı mı?" "Anne, yazım güzel mi?" Sürekli bir "Anne"demesi vardır, bazen kızsam da sonra ona sahip olabilmek için neler çektiğimizi hatırlayıp, Allah'a bana Anne diyen, sağlıklı bir evlat verdiği için milyon kez şükrederim.
Bir de sürekli bir "Ben yapamam" ya da "Bilmem kim gibi çizemiyorum" şikayeti vardır. Hemen morali bozulur. Halbuki hep "Sen yaparsın, herkesin farklı alanlarda yeteneği var, senden çok kitap okuyan kimse yok" gibi pohpohlamalar yaparım ama demek ki ilk önce olumsuz düşünmek huyunu benden almış. Örneğin; 4. sınıfta din dersi var denilince panik halinde ağladı. "Ben bu şeyleri ezberleyemem, çok unutkanım biliyorsun, ya öğretmen bana kızarsa" diye salya sümük oldu. Daha ilk duayı beraber ezberleyince bu korkusu bitti.
Bilgisayar mezvusunda ise canavar. Tüm arkadaşlarının 2.sınıftan beri i pad ya da tableti var, bize de yoğun baskı yaptı ama 4. sınıfı takdirle geçerse alacağımızı söyledik. Ne kadar geç, o kadar iyi.  Biriktirdiği harçlıklarla mp4 aldık, kuzenine giderse de orada oynuyor. Ama bilgisayar onun için vazgeçilmez. Hem youtube'dan müzik açıyor, hem oyun oynuyor, hemde youtube'dan oynadığı oyunları anlatan videoları izliyor. Kitap dışında muhakkak tv ve telefonla haşır neşir. Benim telefon "akıllı" olmadığından babasının telefonu ile oynuyor. Ancak bahçeye çağrıldı mı hepsi bitiyor. Yaz gelse de bahçe sezonu açılsa..

Bunlar bastondan evvelki resimler


Bu da öteki kuşumuz Aşkım ölünce aldığımız "Zühtü". Benim çocukluk zamanımda "Ben sana yandım Zühtü"diye bir türkü vardı. Alt komşumuz Esin Teyzeninde aynı bu kuştan vardı ve adı da Zühtü'ydü. 80'lerdeki sağ-sol olaylarında annemin evinin altında Akba.nk olduğundan bankayı yaktılar, biz kendimizi zor kurtarmıştık. Annem "Altınlarım-halılarım" diye ağlarken ki öyle çok altını falan yoktu, Esin Teyze'de histerik şekilde "Gülnaz kız, Zühtü yandı içerde" diyordu. Adı burdan geldi.


Bunlarda baba-kızın ne kadar benzediklerine bir başka kanıt. Cl.ash of Titan mı ne oynuyorlarmış, İdil "Saldır baba o köye"diye gazlamaya çalışırken babası bilmem kaç altın yoksa boşuna saldırmamak gerektiği konusunda taktiksel bilgiler veriyordu.



Bunlarda Anneannenin yatmadığı ve hevesle torunuyla balon oynadığı, kankası ile ve Annemin kullandığı tabirle "Sefa P.zvengi" İdil. Bir masada, kuru sandalyede, sehpa üstünde bilgisayar kullanırken bu zottik işte böyle yaylım yaylım yayılarak bilgisayar kullanmaktadır.
Rabbim hepimizin evlatlarını iyilerle, iyiliklerle, hayırlı işlerle karşılaştırsın. Onlar sağlıklı olsun, bize yeter.

Hiç yorum yok: