5 Aralık 2013 Perşembe

Ayyyy bayılacağım artık!

Vallahi darlandım, billahi darlandım!!!
Bunları ilerde İdil zillisi okusunda bana neler çektirdiğini anlasın diye yazıyorum.
Aslında dün doğum günüydü. Geçtiğimiz haftasonu arkadaşları ile kutladı, bu haftasonu da aile kutlaması var ama o başka postun konusu olacak.
Bu post yine iç bayıcı önceden haber vereyim. Daralmak istemeyen hiiiiç okumasın.
Şimdi daha önce gittiğim kemoterapi merkezi benden her seferinde 15 günde bir kan tahlilleri için 90 tl, kemoterapiler için her hafta 125 tl alıyor ve ne makbuz ne fatura veriyordu. Bende psikiyatri randevusuna gittiğim birgün hadi birde bu hastaneyi sorayım dedim.
Kemoterapi bedava, bazı kanserle ilgili tahlillerde bedava demezler mi?
Bugüne kadar 7x125 + 6x90 tl'ye mi yanayım, ne yapayım bilemedim!
Neyse, zaten kanım düşük olduğu için bu hastanede de kan verildiği söylendi. Yanlız buranın doktorunun takibine girmeniz gerekir dendiğinden 200 tl verip kontrol olduk.
Pazartesi ablam meleğimle gittik. Herşey tamam, efendim port iğnesi yok! "İsterse ayaktan verelim " demişler. Tamam dedik. Geldiler, her 2 ayak baktılar, bağladılar, şap şap vurdular, 2 kez deldiler, olmadı. Bir alet varmış, kırmızı ışık veriyor, damar görünüyor. Tabii bende o görünen damardan da kan gelmiyor! "Gidin yarın gelin, biz port iğnesi siparişi veririz" dediler.
Akşamına İdil ağlamaya başladı. "Ben bu tedaviden bıktım! Ne zaman bitecek? Sen hastasın diye çok üzülüyorum! Ben eve geldiğimde bazen seni bulamıyorum. Ne zaman beni okuldan almaya geleceksin?" demez mi?
Ona "Bu hastalık sen daha doğmamışken bana geldi. Onu yendim. Bunu da yeneceğim. Sadece biraz uzun sürecek. 6 hafta daha, her hafta gideceğim. Ondan sonra 3 haftada 1 gideceğim. Okuldan yaz tatiline yakın seni alabilirim ancak" dedim. İçim üzülerek uykum kaçarak o geceyi tamamladık.
Salı günü öğlen bu sefer ablam meleğim İdil'i okuldan çıkışta alacağından abim geldi benle. Saat 13.00'te girdik, bir gün önceden her ihtimale karşı kendi port iğnemi gidip kendim aldığım halde saat 16.00'ya kadar kanın özel işlemleri için bekledik.
Neyse kemoterapi hemşiresi bir kerede portun iğnesini taktı. 16.30'da kan bağlandı, saat 21.15'te bitti. Tabii bende bittim. Birde "bu destek tedavisi olduğundan" mazeretiyle 240 tl para verdik.
İdil'i ablamdan alıp eve gelmemiz oldu 21.45! Bu arada ablam sorduğu, ben sorduğum halde "ödevim yok" diyen şahıs, arabada gelirken "aslında ödevim var ama ben unutmuşum" demez mi! Üstelik tam takım bir torba oyuncağı götürmeyi unutmamışken!
Eve girdik, "ben 3 soru yapmıştım" dedi, sonradan fark etti ki o 3 soruyu arkadaşından ödünç aldığı başka bir deftere yapmış! O halimle 10 matematik sorusu bulup ona çözümleri yaptırdım.
Yatmadan yine ağlama başladı. Yine aynı açıklamalar. Biraz uzun bir tedavi, 6 hafta sonra her hafta gitmeler bitecek vs vs vs. Benle yatmak istedi, beraber yatıp uyuduk. Yine vicdan yine üzüntü! Üstelik o hastane stresinin üstüne katmerlendi. Bundan daha beteri olmaz derken dünkü kemoterapiye gitmeden onu daha okula yollamadan ağlamalar başladı. O gitti, baba Potuk'u tuvalete götürdü, ben ağlamaya başladım. Çocuğa yaşattıklarıma bak!
Neyse hastaneye gittik, giderken port iğnesini yine her ihtimale karşı aldık. Tabii hastanede benim iğnem gelmediğinden kendi aldığım iğnemi taktılar, serum takıldı ama omuz gene şişmeye başladı. Çünkü iğne oturmamıştı. Hemen söyledim. Serumu kestiler. Semih gidip 5 tane daha port iğnesi aldı ki bu iğnelerin her biri 25 tl. O gelen 5 iğneyi de takamadılar. Her seferinde oturmadı. Tabii onu takarken omzunuzu deldiklerini söylemem lazım! Yani taktılar deyince öyle acısız, ağrısız değil! Zaten port küçük ve derinde olduğundan bulabilmek için de omzu kurcalayıp duruyorlar!
Ayaktan yapalım bari dedim. Ayaktan gene aynı işkence. 1 ayaktaki damarı kan verme günü patlattıklarından kaldı mı sana tek ayak. Gene önce elle, sonra kırmızı renk lambayla, gene 3 ayrı yer delinde, yok anam yok! Olmuyor!
Artık başladım ağlamaya! Ama öyle böyle değil, ordaki insanlardan falan hiççç utanmadan, burnumdan sümükler aka aka ağladım. Hemşireler üzüldü, sonra sakinleşmem için beni bıraktılar ama ne mümkün!
Semih gidip yine port iğnesi aldı. Hem sinirleniyor adam, hem üzülüyor.
Ben tuvalette alnımı soğuk cama dayayıp ağlıyorum, artık sıkıntıdan kıpkırmızıyım, burnum kanamaya başlıyor.
Hemşireler genel cerrah doçenti çağırıyorlar. Adam yanında birsürü öğrenci ile içeri giriyor, hadiii ben gene salya sümük ağlıyorum.
Semih kapıda adam eli kolu bağlı.
Tekrar yatırıyorlar yatağa, doçent "vallahi bende portu hissedemiyorum ama bir deneyelim şansımıza" diyor. Oturtuyor, 3 kez şırıngadan boş serum veriyor, ağrı olmuyor ve son!
En nihayet kemoterapi başlıyor. Bu arada tam 4 saat deliniyorum, sıkıştırılıyorum tabii.
Biten kemoterapiden sonra eve geliyorum ve ta tammm! İdil gene ağlıyor. Gene aynı açıklamalar, bu sefer saçlarımın çıkacağı tarihi de veriyorum, beraber berbere gideriz sözü veriyorum. Bu sefer yine ödev yapası geliyor.
O arada belki yarın sınav olacaklarmış, ya kötü not alırsaymış! Ya kötü not alınca öğretmeni ona kızarsaymış!
"Bundan sonra sınavlara alışman lazım. Çünkü ömrünün sonuna kadar sınav olacaksın. Her sınavda 3 şeye dikkat et. 1 -soruyu iyi oku, gerekirse 2 kez 3 kez oku. 2-cevabı dikkatli yaz. 3- tüm cevaplar bitince yazdıklarını kontrol et. Sen elinden gelenin en iyisini yap, kötü not alırsan da hiç önemli değil. Bir sonraki sınava gerekirse evde beraber çalışır, öyle girer, yüksek not alırsın. Hepimiz kötü not aldık, sonra daha çok çalışıp diğer sınavda başardık. Sende öyle yaparsın. Öğretmende sana kötü not aldın diye kızamaz. Kimsenin sana bu nedenle kızması mümkün değil. Olurda kızan olursa hemen bize söylüyorsun, biz gidip konuşuruz. Hem daha sınav olmamış, kötü geçmemiş, sen neden hemen kendi moralini bozuyorsun?" diye ve bunları 3 kez daha tekrar ederek konuşuyoruz.
Bu arada Derviş bana "Hayatımda senin kadar sabırlı bir insan daha görmedim! Kardeşim peygamber sabrı bile buna dayanmaz!" diyor. Ne yapacaksın ki sabretmeyip?
Sabah ne oluyor? "Beni aşağı sen indir" diyor, kapıcı dairesine iniyoruz, çocuklar ve Tuncay abi geliyor, bizimki gene ağlıyor. Bana sarılıyor. İçimden "al çocuğu okuldan, ağlatma daha fazla" niyeti geçse de ifadeyi sabit tutup "Bak bugün evdeyim. Seni bekleyeceğim. Hadi iyi dersler. Herkes seni bekliyor, hadi bakalım" diyorum. Pil bitti, vallahi bitti!!

5 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

Ayşen'ciğim, sen nasıl bir annesin.. Hayran olmamak mümkün değil. Evet, eşin çok doğru söylüyor, sabır ve irade budur. Yaşadıklarını okurken çok etkileniyorum. Bu deneyimlerin pek çok insana ışık tutacağını düşünüyorum. Bu günce mutlaka kitap olmalı.Koca ülkede eften püften şeyleri kitap yapan basım evleri böyle önemli bir konuda yaşanmışlıkları yansıtan bu özden yazıları mutlaka değerlendirmeli. Bloğunu kaynak gösterip bir başvursan diyorum. Maddi yönden de destek olur sana. Ülkedeki sağlık sisteminin ne kadar boşluklu ve para kazanılma amaçlı olduğunu biliyoruz. Hastalıkla boğuşurken bir de maddi yönden yıpranmak çok üzücü. Tüm kalbimle sağlıklı ve güzel günler diliyorum canım. Ayrıca İdil'in doğum gününü kutluyorum. Nice nice güzel yaşlarını birlikte kutlamanız dileği ile..

Unknown dedi ki...

Ayşenim sabrının müjdesini alacaksın inanıyorum sabır kardeşim ....

Bir Terazi Kizi... dedi ki...

Insallah aglamalari yavas yavas azalir ve kesilir,öpüyoruz ikinizide yanaklarinizdan,sevgiler...

İdil'li Hayat dedi ki...

Sevgili öğretmenin elimden geleni yapıyorum ama daha eksiklerim var:)D
Funda'm aminnnnnn!
Bir terazi kızı, ağlamalar azalıyor gibi. Bakalım. Bizde sizi öptük.

Asortik Krep dedi ki...

Çocuklar o yaşta zaten zor,birde durumdan dolayı iyice zorlanıyordur,sen bence çok güçlüsün ve iyi idare ediyorsun.Arada kendini de şımartmayı dene, yani ne seviyorsan onu yapmaya çalış arkadaşım.