28 Haziran 2017 Çarşamba

instag.ram ya da "mış gibi hayatlar"

Uzun zamandır instagr.am hesabı açmaya direndim. Sonra açtım ve alış veriş rekorlarımı kırdım. Bir süre sonra her şey yerine oturdu. İnsanlar kendi yaşamlarını daha zengin, daha havalı, daha başka göstermekte sınır tanımıyor ve giderek dozu arttırıyordu. Aynı koltuğun farklı açılardan çekilen fotoğrafları hep aynı tarz yorumlar
"şunu nerden aldınız" "keşke benimde böyle balkonum  olsa"
Bir de tanımadıkları insanlara "aşkım, balım, canım" diye hitap etmeler,
Sahte mütevaziliklerle yemek, içmek ama ille de kahve fotoğrafları.. Profillerine muhakkak "sunum severler " eklemek ve "no men" ilavesi... Zannedersin İran.
Zaten erkekler mizah vs tür ile ilgileniyor. Hiç kahve fincanı, tabak çanak seven erkek görmedim.
Ya sofralar? Bir ara iki yaşlı İtalyan ahçı kendi yemeklerini tanıtmak için bir yemek programı yapmışlardı. Mesela peynirleri meşhur bir bölgeye gidince hemen yerel bir yemek pişiriyorlardı. Bir gün yemek dünyasının oscarı diyebileceğimiz, büyük prestiji olan Michelin yıldızlı bir otele gittiler, önceden rezervasyon, son derece şık bir restoran, manzara mükemmel. Sıra geldi yemeğe, tabak geldi sofraya ,hiç abartmıyorum 2 tane yenebilir çiçek, gaz dumanı çıkaran kuru buz-sanırım- ve yanlarda sos dolaştırılmış. Bu iki ihtiyar yemeği yeyip çıktılar. 4.000 EUR para verdik aç kaldık dediler ve gidip makarna yediler tıka basa. Burada da o hesap renk renk tabak çanak bu arada bu tabak çanakların resminin üstünde nereden aldıklarını etiketliyorlar. Yani reklam, kendi paranla almadığın bir şeyleri yağlayıp yıkıyorsun. Bir de malzemeleri satanlar var. Misal, etnik elbise alacaksın, bu tarz hesaplarda zayıf birinin üstünde ürünün resmi çekiliyor ve alacaksan dm yazın diyor. Ulan dedim bu dm ne? Google amcaya sordum da öğrendim. Direct message yani direk mesaj, dm diye verdiği no'ya whats up'dan yazıyorsun istiyorsan adresini yazıp elbiseyi sana kargo firması ile yolluyorlar. Bu arada beden, renk ve fiyat belirtmediğinden yüzlerce mesaj geliyor, yorum bölümü kabardıkça kabarıyor.
Sen şunu açık açık yazsan belki 1 belki 2 mesaj gelecek ama bu gizemli tür satışlardan bıktığımdan almaya çalışsan da vazgeçiyorsun.
Sonra evlere bakıyorsun hep aynı şeyler "iskandinav tarzı", "country tarzı" "retro tarzı" . E, ama bu tarzlar hep aynı mı? Tabii ki değil ama bizim insanımız bilmediği konular hakkında ahkam kesmeye bayılır. Misal koltuk takımı resmi koymuş, bizimkiler hücum etmişler yorum atmaya.
Bir kısım bal dudaklar "canım, aşkım,balım, ne güzel koltuklar, halına da bayıldım nerden aldın" cılar. Diğer kesim ise zannedersin Mimar Sinan Üniversitesinde iç dizayn-dekorasyon masteri yapmış. "O halı ,o koltuğa uymaz, iki soft renk, birbirini boğar, zıt renk kullanılmalı, orta sehpayı hiç beğenmedim, konsol yok mu" gibi yorumlar. Öteki grup ise kendi evinde de o eşyanın olduğunu muhakkak söyler ve ne kadara aldınız der, gelen cevaba da" ben daha ucuza aldım" lafını yapıştırır.
İmza: Hesabını kapatıp kapatmamakta kararsız insan , yani ben

3 yorum:

serpil dedi ki...

Kapatmayın, ben de aynı durumdayım, sevdiğim hesaplara bakıyorum artık, kitaplar güzel şeyler iyi geliyor ruhuma, ben aslında instagramda aramıştım sizi bulamamıştım :(

Adsız dedi ki...


Sevgili Ayşen,
Merhaba güzel kızının karne başarısını kutluyorum haklı gururun daim olsun ve bizde şahitlik
edelim
sen bize hep yaz her satırını çok yakından takip ediyorum kimbilir benim gibi daha kaç kişi
var sevgilerimle
Mualla

İdil'li Hayat dedi ki...

Sevgili Serpil ve Mualla, çok teşekkür ederim yorumlarınıza. Sırf İdoş için bloglarım devam edecek. Yazmak istediğim şeyleri kafamda toparlıyorum. İnşallah Allah ömür verir de kitap olarak 2-3 tanee basıp 18 yaşında hediye etmeyi istiyorum.