Söylenişi basit ama uygulaması çok yorucu ve sinir bozucu bir eylemden söz etmek istiyorum.
Çocuğu okula yollamak.
Ulan, filmlerde falan elin yabancısı koyuyor kahvaltılık gevreği, hooop çocuk yiyor, servise binip okula gidiyor. Bizde nasıl oluyor bu okula gitme eylemi? Şöyle,
Kapıdan çıkması gereken saatten 70 dakika önce kalkılıyor. Diyeceksiniz ki yuh! Evet 70 dakikada millet evlenip çocuk yapıyor değil mi? Ama anneler bilir, daha doğrusu benim zottik gibi kabız kuğu sahibi anneler bilir.
Kalktığı saniye konuşmaya başlar. Çok uykusu vardır, neden bilmem kim serbest giyinmektedir de kendisi okul forması giymek zorundadır, bugün okula oyuncak götürebilir midir? Bilmem kim oyuncak getirmektedir, öğretmen kızmamaktadır, o niye götürememektedir, neden sürekli hayır cevabı almaktadır, madem evde kurallar vardır, o neden kural koyamamaktadır vs vs vs.
Bu arada yorganın içinde soyunmakta daha doğrusu ordan oraya debelenmektedir. Anne tostu hazırlar, beslenmeyi hazırlar, suları doldurur, çantaya yerleştirir ama bu kımıl zararlısı hala don-atlet oturmatadır.Üstelik 2 işi aynı anda yapabiliyormuş gibi bir de tv'yi açmıştır. Belki trilyon kez izlediği Scobby Doo'yu ağzı açık halde izlemektedir. Anne hönkürür, hadi kızım'lamaya başlar.
Donlu çorabı- külotlu çoraba böyle demektedir- tersi yüzünü bulamamıştır, o yüzden giyinmemiştir. Etek ya da t-shirt'i giymeyi tabii ki akıl etmemiştir. Üzerine giymesi gereken t-shirt konusunda sonsuz tartışmalar başlar. O renk olmaz, o desene çocuklar gülüyor, o çok beyaz, bu çok renkli derken 20 dakika geçer. Bu sefer çorap pazarlığı başlar. Bu kaşındırıyor, o batıyor, bunun rengi komik, öbürünün deseni eteğe uymuyor vs vs vs.. Ayyyyy, tam çıldıracağım derken bu sefer saç modeli pazarlığı başlar. Yok yandan örmeli olsun, yok 3 örgü olsun, yok bu taç bu tokaya uymaz, yok bu taç bu t-shirt'e uymaz vs vs vs.. Kıvranmaya başlar, "Annem git çişini, k.akanı yap" diye uyarırsın.
Bu arada ayakkabı konusunda da küçük bir tartışma yaşanır, çünkü yağmur vardır ama o kuru havada giyilebilecek ayakkabıda ısrar eder. Tam kapıcımız gelip onu aldığında "Ayyy k.akam geldi" diye koşarak tuvalete gider. Port yapar, "Ah, k.aka değilmiş anneciğim" der, hadiii baştan çorabı çek, fanilayı, t-shirt'i düzelt.Kapıdan çıkarken okula atlama ipi götürmesi gerektiği hatırlanır, muhakkak yerini bulamaz, adamcağız kapıda ağaç olmuşken ipi bulamaz, o zaman kitap götürmelidir. O kitap çok ince, bu çok kalın, teneffüslerde canı sıkıldığından hep kitap okumaktadır, öyleyse uzun kitap olmalıdır. Bir pazarlık daha yapılır ve en nihayet evden ayrılmayı başardığında ben savaştan çıkmış gibi oluyorum.
Bir cümlenin içeriği bu derece yoğun ve asap bozucu olabilir mi??