Uzun süre niyetlenmedim. Geçen haftalarda arabadan gelen kedi viyaklamalarıyla uğraştık. Yavrular o kadar küçüktü ki elle alamadık, mamayla süt-su karışımı ile kandırdık. Dün ilaç almaya hastaneye gittik, giderken hiç ses gelmedi. Fakat dönüşte 2 yavru arabadan çıktı. Artık ahbap olduğumuz kantinci bize kutu verdi. Kantinde çalışan hanım da "Ay, bu ilahi işaret, kendi ayaklarıyla geldiler" dedi ama Derviş nuh dedi peygamber demedi, kantinci araya girdi "Abi,eve gidene kadar sevsin bari" dedi. Yol boyu yalvardım, vicdan sömürüsü yaptım, kedileri öpüp öpüp "Ohh, içime iyi geldi" deyip durdum. 18 yılda etmediğimiz tartışmayı ettik. Ama yok anacım adam duvar oldu.
İdil sevsin diye eve çıkarayım dedim, "Almam hiç boşuna konuşmayalım" diye uyarıldım.
Burdan sonrası İdil'e ait, onun duyguları, onun kaleminden
"Öncelikle merhabalar,
Bizim binamızda bir kedi var hep kendini sevdiriyor yemek alıyor bir gün yavruları oldu çekemedi yuvalarından attı gitti 1 haftadır yok.
Bugün yağmur yağarken balkon kapısı açık"Viyk Viyk"ses geliyor gittim indim baktım bizim yan binadan çıktılar yuvaların koydum alttan üstten yanlardan çıktılar peşimden eve kadar geldiler kapıyı açtım yağmurluğuma sardım eve getirdim sevdik ayakkabı kutusuna koydum benim bebeklikten kalma pembe battaniyeye sardım indirdim bina inşa ettim resmen inerken hafif sallamıştım bebek gibi uykuya daldılar öyle bıraktım şu an ses seda yok.Derviş bu eve başka hayvan getirmeyin diye fırça attı"
Güzellik uykusundan uyandırıldığı için asabi olan Derviş'i geri yatırdık,kedileri bahçeye indirdik.
Şu güzelliklere bakın, gözleri de mavi.